Çağdaş Sözlük

PEŞİN HÜKMÜ KIRMAK...

"Bir teklif" başlıklı makalesinde yazar Mehmed Niyazi Bey, Batılı tarihçileri değerlendirirken şunları söylüyor:

"Arthur Startton 'Sinan' adlı biyografik çalışmasında, Osmanlı ile ilgilenen Batılı tarihçilerin tamamının Türk düşmanı olduğunu belirtmektedir (s. 108). Bir Batılının bundan rahatsız olması, bize Osmanlı düşmanlığının vahâmetini gösterir.

Aslında bunu, Osmanlı ile de sınırlandırmamak gerekir. 'Tanrı'nın Kırbacı (Flayellum Dei)' dedikleri Attila'dan beri bize karşı husûmetleri sürüp geliyor.

Selçuklular'ın Haçlı seferlerinin önünü kesmeleri, tarihi boyunca Osmanlı'nın Batı ile boğuşması, Attila'ya ve Hunlar'a karşı düşmanlığı Türklük âlemine dönüştürdü ve kemikleştirdi.

Peşin hükmü (önyargıyı) kırmak, atomu parçalamaktan zor olduğuna göre, tarihimizi ele alan Batılı'nın tarafsız olması mümkün mü?

Ziya Nur Aksun'un Osmanlı Tarihi'ni bir tarafa bırakırsak, diğerleri Hammer'i kaynak aldıklarına göre, yazılanların ne kadar tarihimizi aksettirdiğinin üzerinde düşünmeliyiz.

Hammer'in, Birinci Viyana Muhâsarası'nda ordumuza karşı şehri müdâfaa eden Albay Hammer Prugshal'ın sulbünden geldiğini de hatırlarsak, durum daha da fecaat arz eder!

Devlet, insanî bir vak'adır; içinde bulunulan kültürün, bilhassa kültüre de tesir eden dinin insan telakkisine göre şekil alır. Meselâ Hıristiyanlık, insanın kötü bir mayadan yaratıldığını; Âdem ile Havva'dan ilk günâhı mîras aldığını ve aslâ değişmeyeceğini kabul eder.

İnanmış bir Hıristiyan olan Hobbes, 'İncil'de Adı Geçen Amansız Canavar' adlı eserinde, insanı kıskıvrak bağlayacak ölçüde mutlakiyeti müdâfaa eder. Kanaatince, cemiyette savaş hâli tabiidir; güçlünün güçsüzü ezmesi, âdemoğlunun tıyneti îcâbıdır.

İslâm'a göre ise insan, âdeta menfî ve müsbet doğruların kesiştiği noktada yaratılmıştır... Midesiyle toprağa basar, rûhuyla İlâhî âlemlere açılır. Pek çok güzellikler üretebilen bu insan, akla hayâle gelmeyen fenalıklar da yapabilir. Onun için İslâm devleti, insan güzellikler sergilesin, diye hürriyeti benliğinde bulundurmalıdır; kötülüklerin önüne geçmek gâyesiyle de güçlü bir pazu ile adâlet terâzisini tutmalıdır.

* * *

Tarihi yoğuran en mühim unsur zihniyettir. İslâmî zihniyeti kavrayamayan, 'kul hakkı'nı esas alan bir medeniyeti îzah edemez. Osmanlı Devleti çözülünce, ana unsurun fakir kalmasını, diğer milletlerin ondan zengin olmalarını aslâ anlayamaz. Yavuz'un Mısır seferini, Mısır ulemâsının, 'Bizi bu zulümden kurtar' feryatları üzerine gerçekleştirdiğini; bunu ülke zapt etme hırsıyla değil, adâlet götürmek için yaptığını; bu uğurda hayatını ve devletini tehlikeye attığını; ölçüleri, sadece ve sadece menfaatten ibaret olan Batılı'nın idrâk etmesi mümkün mü?

Zihniyet dünyasına da dille girilir; ancak dil çok iyi bilinmekle zihniyet kavranabilir. Dile hâkimiyet, yüzyıllar boyunca uğranılan mânâ kaymalarını hakikaten bilmekle başlar. Aksi takdirde Sayın Aydın Kezer'in de belirttiği gibi, 'timar'ı, 'fief' olarak tercüme ederler! Biz de onlardan fiefin hususiyetleriyle, timarın hususiyetlerinin aynı olduğunu öğreniriz!

Halbuki timarda mülkiyet devlete, idare timarlı sipahiye, işlenmesi de köylüye aittir. Köylü vergisini verir, elde ettiği mahsul kendisinindir. Timarlı sipahi ile köylülün arasındaki münasebetler, kadı'nın sıkı kontrolü altındadır. Mukavelenin şartlarına uymaktan başka köylünün hiçbir mecburiyeti yoktur.

Fiefte ise köylü, toprak gibi, fief sahibinin malıdır. Toprakla birlikte alınıp satılır. Fiefte köylü, hukukun objesi yani nesnesidir, fâilin dışındadır. Timarda ise sujesi (asıl mevzuu ve fâili)dir.

Osmanlı'yı, devletimizin ve milletimizin geleceği için iyi tanımalıyız. İşi sadece Osmanlı'yı araştırmak olan bir enstitü mutlaka kurulmalıdır. Aksi halde 'oğlan' kelimesinin mânâsını anlamayanlar, bugün Anadolu'da 'Kız oğlan kız' denmesinin üzerinde düşünmeyi bile aklına getirmeyenler tarihimizi yazacaklar. Bu da tarih değil, hayâl-yalan ve saçma yığını olur; araştırmaları daha da güçleştirir."

(Mehmed Niyazi)

Fazilet Takvimi'00