Çağdaş Sözlük

Osmanlıca Bilen Kitle Günümüzde Daha Fazla

Günümüzde Osmanlıca bilen ve okuyabilen kişi sayısının Osmanlı dönemindekinden daha fazla olduğunu düşündüğümüzde, bu alanda yapılan çalışmaların yetersizliği sözkonusudur. Nasıl mı?

Nüfus ve kitle oranlarına baktığımızda, günümüzde Osmanlıca bilen ve okuyabilen kişi sayısının Osmanlı dönemindekinden daha fazla olduğunu görebiliriz.

1927 nüfus sayımına göre Türkiye nüfusu 13.464.564 kişiydi (bugünkü Azerbaycan nüfusu kadar). 1881–93 genel nüfus sayımına göre ise toplam nüfus 17.388.604 kişiydi. 1906 yılında nüfus yaklaşık 20 milyon, 1914 yılında ise 18.520.000 kişiydi. 1919 yılında nüfus 14.629.000 kişiye düşmüştü.

Nüfusun okur yazarlık oranı ve gayrimüslimler çıkarıldığında, yaklaşık 3-5 milyon arasında Osmanlıca okuyabilen bir kitle vardı. Bu rakam daha az veya daha fazla olabilir.

Ancak 2024 yılına geldiğimizde Türkiye nüfusu 85.372.377 kişiye ulaşmıştır. Bu 85 milyon kişiden en az 5-10 milyon kişinin rahatlıkla Osmanlıcayı okuyabilecek düzeyde olduğunu söyleyebiliriz. Daha fazlasını söylemek iddialı olabilir, ancak bir milyon kişi bile büyük bir rakamdır. Sadece Diyanet İşleri Başkanlığı'nda görevli imam sayısı bile yüz binden fazladır.

Edebiyat fakülteleri, tarih bölümleri, ilahiyat fakülteleri, imam-hatip okulları, cemaat ve topluluklarda özel öğretilen Arapça ve Osmanlıca dersleri, özel kurslar ve internet üzerindeki topluluklar da dahil edildiğinde, bu 5 milyon civarı nüfusun gayet makul olduğu görülmektedir.

Bu çerçeveden bakıldığında, ülkemizde Osmanlı harfleri ile yazılmış Türkçe okur yazarlık sayısının Osmanlı dönemindeki nüfustan çok daha fazla olma olasılığı ortaya çıkmaktadır.

Şimdi asıl meseleye gelelim. Kitle 100 yıl öncesinden çok daha fazla iken, Osmanlı döneminde basılan kitaplar, gazeteler, dergiler ve sözlükler ortadayken, günümüzde bu alandaki neşriyatın tıpkı basımlardan ibaret olduğu görülmektedir. Her şeyin bedava olduğu internet ortamında bile yeterli düzeyde bir çalışmanın olmaması üzücüdür.

Ülkemizde Osmanlıca okuyabilecek nüfus, birçok ülkenin nüfusundan kat kat fazladır; Finlandiya, Norveç, Gürcistan, Güney Kıbrıs, hatta Ermenistan nüfusundan bile daha fazladır. Mesele, arz ve talebin oluşturulması, insanların ulaşabileceğini, okuyabileceğini ve Osmanlıca içerikler tüketebileceğini göstermektir.

İçerik üretilir ve arz edilirse, talep edenler de oluşmaya başlayacaktır. Talep arttığında ise üretim artacaktır. Bir içerik sirkülasyonu döngüsü oluşturulduğunda, tarihi belge ve vesikaları daha kolay ve hızlı okuyabilecek kitlenin oluşması hızlanacaktır.

Osmanlıca, sadece okullarda ve üniversitelerde görülen birkaç dersten ibaret olmayacak, günlük hayatımıza da dahil olacaktır.

Sonuç olarak, Türkiye'de Osmanlıca okuyabilen kişi sayısının geçmişe kıyasla ciddi oranda artmış olması, bu dilde üretilen içeriklerin yaygınlaştırılması için önemli bir fırsat sunmaktadır. Arz ve talep dengesinin oluşturulmasıyla, Osmanlıca öğrenimi ve kullanımı sadece akademik çevrelerle sınırlı kalmayıp, günlük hayata da entegre edilebilir. Bu sayede, tarihi belgeleri daha geniş kitlelerin erişimine sunarak, kültürel mirasımızın korunması ve anlaşılması adına önemli bir adım atılacaktır.